
Necip Fazıl Kısakürek Hayatı ve Eserleri
Döneminin en büyük yazarlarından biridir Necip Fazıl. Eserleri birçok kişi için ilham kaynağı olmuştur. Sadece kulağımıza değil gönlümüze de hitap eder o eşsiz şiirleri. Malesef ülkemizde birçok kişi bu edebiyat duayenini sadece politik kişiliğiyle tanıyor. Tabi işin içine potika girince böyle bir sanatçıyada hak ettiği değeri vermek zorlarına gidiyor. İşte üstad Necip Fazıl Kısakürek’in hayatı, şiirlerinden birkaçı ve kendi sesiyle okuduğu şiirini yazımızda bulabileceksiniz.
26 Mayıs 1905’te İstanbul’da doğdu. 25 Mayıs 1983’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Çocukluğu büyükbabasının Çemberlitaş’taki konağında geçti. Bahriye Mektebi’nde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde öğrenim gördü. Felsefe Bölümü’ndeki öğrenimini yarıda bırakarak 1924′te Paris’e gitti. Bu kez Sarbonne Üniversitesi’nde felsefe eğitimi almaya başladı. 1925′te öğrenimini tekrar yarıda bırakıp yurda döndü.
Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua’da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris’e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932′de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı.
Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta ünlü yaptı. Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile takdir toplamayı sürdürdü. Yine M.E.B’in yayınladığı bir Türk şairleri Anatolojisi kitabında, ‘N.F. Kısakürek herkes tarafından en iyi şair olarak kabul edilmese bile, Ben ve Ötesi Türk Edebiyatı nın en kuvvetli şiir kitabı olsa gerek, der. Meslektaşları tarafından da çok sevilen şair ‘Üstat Necip Fazıl Kısakürek, olarak anılmaya başlandı.
Necip Fazıl aralıklarla gidip uzun sürelerle kaldığı Ankara’ya üçüncü gidişinde, bazı bankaların da desteğini sağlayarak 14 Mart 1936′da haftalık Ağaç dergisini çıkarmıştır. Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Mustafa Sekip Tunç’un da bulunduğu Ağaç dergisi, yeni kapanan Yakup Kadri’nin Kadro dergisi yazarları Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Hüsrev gibi yazarların savunduğu ve dönemin etellektüellerini hayli etkilemiş bulunan materyalist ve marksizan düsüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemiştir. Ankara’da altı sayı çıkan Ağaç dergisi daha sonra İstanbul’a nakledilmiş ancak fazla okur bulamadığından haftalık Ağaç dergisi 17′nci sayıda kapanmıştır.
Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur. 30′lu yaşlarında bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii’nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz.
Daha sonraları onun için; 1940 yılında;
“Allah dostunu gördüm, bundan altı yıl evvel,
Bir akşamdı ki, zaman donacak kadar güzel.”
“Bana, yakan gözlerle, bir kerecik baktınız;
“Ruhuma, büyük temel çivisini çaktınız!”
diyeceği bu büyük insan, onun hayatında yeni bir devrin başlamasına vesile olur ve üstat, hayatında meydana gelen bu değişikliği şu mısralarla özetler: “Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum…”
Bu tanışma onun hayatında dönüm noktası oldu. İslami kimliği ile öne çıkmaya başladıktan sonra ders kitaplarından şiirleri ve fikirleri çıkarıldı. Necip Fazıl’ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar.
Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih gibi piyesleri büyük ilgi görür. Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak, Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır. Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır. Sık sık kapatılan ve çeşitli bahanelerle toplatılan Büyük Doğu’nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Her Gün ve Tercüman gazetelerinde yayınladı.
Büyük Doğu Hareketi’ni başlattığı Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi. 163. maddeye aykırı bulunan yazıları ile birkaç yılda bir hapse mahkûm oldu.
1980′de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü, İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Millî Kültür Vakfı Armağanı’nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü’nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı’nca 1980′de verilen beratla ‘Sultan-üş Şuara’ (Şairlerin Sultanı) unvanını kazanmıştır.
Yaşar Nâbi tarafından, “bir mısrası Türk milletini ihya etmeye yeter” denilerek övülmüştür.
Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928), Ben ve Ötesi (1932), Sonsuzluk Kervanı (1955), Çile (1962), Şiirlerim (1969), Esselâm (1973), Çile (1974), Bu Yağmur.

Şiirlerinden Örnekler:
SAKARYA
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya’nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağı’nı assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu’nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

KALDIRIMLAR
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
Eserleri:
- Cinnet mustatili (Yılanlı Kuyudan)
- Nam-ı Diğer Parmaksız Salih
- Bir Adam Yaratmak
- Çile
- Kafa Kâğıdı
- O ve Ben
- Yunus Emre – Kanlı Sarık
- At’a Senfoni
- Para – Mukaddes Emanet
- Sahte Kahramanlar – İman Ve Aksiyon – Özlediğimiz Nesil – İslam Ve Öbürleri
- Hazret-i Ali
- Tanrı Kulundan Dinlediklerim
- İhtilal
- Moskof
- Tohum – Künye
- Aynadaki Yalan
- Reis Bey – Parmaksız Salih
- Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu
- Babıali
- Sosyalizm Komünizm ve İnsanlık
- Hitabeler
- Peygamber Halkası
- İbrahim Ethem – Abdülhamid Han – Siyah Pelerinli Adam
- Hesaplaşma – Tarihte Yobaz Ve Yobazlık – Türkiye Ve Komünizm
- Esselam
- Dünya Bir İnkılap Bekliyor – Yolumuz, Halimiz, Çaremiz – Ruh Muvazenesi – Her Cephesiyle Komünizm
- Hac
- Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar
- Türkiye’nin Manzarası
- Çerçeve – 1
- Nur Harmanı
- İman ve İslam Atlası
- Müdafaalarım
- Veliler Ordusundan 333 (Halkadan Pırıltılar)
- Benim Gözümde Menderes
- İdeolocya Örgüsü
- Mümin Kafir – Vecdimin Penceresinden – Bir Pırıltı Binbir Işık
- Senaryo Romanlarım: Sen Bana Ölümü Yedirdin – Deprem (Çile) – Katibim – Villa Semer – Vatan Şairi Namık Kemal – Canım İstanbul – Ufuk Çizgisi – Son Tövbe – En Kötü Patron
- Çöle İnen Nur
- Son Devrin Din Mazlumları
- Öfke ve Hiciv
- Sabır Taşı – Ahşap Konak
- Ulu Hakan II. Abdülhamid Han
- Başbuğ Velilerden 33 (Altun Halka)
- Çerçeve – 2
- Konuşmalar
- Rabıta-i Şerife
- Doğru Yolun Sapık Kolları
- Başmakalelerim – 1
- Tasavvuf Bahçeleri
- Çerçeve – 3
- Namık Kemal
- Hücum ve Polemik
- Rapor – 1 – Rapor – 2 – Rapor – 3
- Rapor – 4 – Rapor – 5 – Rapor – 6
- Rapor – 7 – Rapor – 8 – Rapor – 9
- Rapor – 10 – Rapor – 11 – Rapor – 12 – Rapor – 13
- Yeniçeri
- Reşahat
- Başmakalelerim – 2
- Mektubat
- Başmakalelerim – 3
- Çerçeve – 4
- Gönül Nimetleri
- Edebiyat Mahkemeleri – Doğu Edebiyatı – Dil Raporları -
- Çerçeve – 5
- Hadiselerin Muhasebesi . 1
- Sakarya Türküsü
- Kaldırımlar