
KENDİ KENDİNE ÖĞÜTLER
-Kolay elde edileçek serveti teklif edene inanma.
Oku,düşün dünyaya inan,
Korkularına danışarak hareket etme.
Acele karar verme
Alkol ve kumara zaafı olan insanlarla çalışma
-Yarab bana mal verdi isen saadetimi alma
Büyüklük verdi isen mütevaziliğimi alma
Kuvvet verdi isen aklımı alma
Tevazu verdi isen izzeti nefsimi alma
-Prensiplerine sadık kal asla taviz verme
-Bütün işlerini sıraya koy, önemine göre teker teker yap
-Kum saati gibi dakik ol, yakınmayı bırak yekinmeye bak
-Gürültünün ve patırtının arasında sükunetle dolaş,
Sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma
-Başka türlü davranmak gerekmedikçe herkesle dost ol,
Ama kimseye teslim olma
-Telaşsız açık seçik konuş,başkalarınada kulak ver
Cahil oldukları zaman bile dinle onları,
Çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır.
-Yalnız planların değil,başarılarının da tadını çıkarmaya çalış
-İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen hayattaki dayanağın odur
-Olduğun gibi görün,sevmediğin zaman sever gibi yapma
-Aşka burun kıvırma sakın ,O çöl ortasında bir VAHADIR.
-Yılların geçmesine öfkelenme
Gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe
Ara sıra isyana yönelecek olsan bile,
Kendi kendinle barış içinde ol
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen
Dünya güzeldir ve yaşamaya değer AKLIN varsa eğer……..

Hoşgörü, sağlıklı insan davranışıdır. Hoşgörü sağlıklı insan hayatının, özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir. Bugün her zamankinden daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikârdır. Olumsuz birçok davranışın sebebi, yeterince hoşgörülü olamamaktır. Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, kısaca insanın olduğu her yerde eğer hoşgörü yoksa orada bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma, kavga olumsuzluk adına her şeyi görebilmek mümkündür.
Eğitimli ya da eğitimsiz her insanda görülebilen bir eksikliktir, hoşgörüsüzlük. Peki, bunun sebebi nedir? Neden tarih boyunca Yüce Milletimizin hasletlerinden olmuş bir davranışı, bugün yeterince gösteremiyoruz. Bunun birçok sebebi olabilir. Bunlardan kanaatimizce en önemlisi: insanın kendisi ile barışık olamamasıdır. İnsanımız, kendisine güvenmiyor, inanmıyor. Kendisini yeterince tanımıyor. En önemlisi kendisini sevmiyor, saygı duymuyor. Eğer insanın kendisine saygı ve sevgisi kalmamışsa, kendisi ile barışık olması da mümkün değildir.
Düşünün, en son ne zaman aynaya bakıp, kendinize gülümsediniz. Bu sabah kaç kişiye merhaba, günaydın ya da hayırlı sabahlar dediniz. Yoksa her gördüğünüz, tanıdığınız kişi için bu işte öyle biridir diye olumsuz mu düşündünüz? Ayıbını mı aradınız? Bu sabah trafikte içinizden kaç kişiye bir şeyler mırıldandınız. Kaç defa yardıma ihtiyacı olan insanları gördüğünüzde başınızı çevirdiniz. Okulda, sınıfta, sırada kaç kişiye kötü davrandınız. Arkadaşlarınızı, bencilliğinizden dolayı üzdünüz.Yoksa siz sadece kendinizi mi düşünüyorsunuz?
Hoşgörü bir vurdumduymazlık değildir. Hoşgörü görmezlikten gelmek hiç değildir. Hoşgörü kendini bilmektir. Hoşgörü haddini bilmektir. Hoşgörü haddini bilerek sürdürülen hayat biçimidir. Hoşgörü bir anlayıştır, anlayışlı olmanın adıdır, sevginin yoludur. Hataları düzeltebilmedir. Yoksa bana ne lazımcılık değildir. Anlayışın kendisidir. Hoşgörü, çağın getirdiği sorunların, aç gözlülüğün, doyumsuzluluğun, sevgi yoksunluğunun, güvensizliğin çaresi olabilecek bir anlayış tarzıdır, insanın özüdür.
Görülen odur ki bugün insanımız kendisi ile barışık değil. Her gün, haberlere baktığınızda olayların birçoğunun sebebinin hoşgörüsüzlükten kaynaklanıp kaynaklanmadığını bir düşünün... İnsan kendisi ile barışık olamadığı zaman, toplumda kendisi barışık olamıyor. Sonra da herkes bir başkasını suçluyor. Çünkü en kolayı bu.
Hz. Mevlana: “ Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak.” Diyor ve ekliyor.
“Bakın! Toplumsal bunalımların, kavga ve dövüş ortamının tek ve en güçlü doğuş sebebi sevgi eksikliğidir. Bunun en doğru tedavi yolu ise sevgiyi aramak, yaşamak, uygulamaktır. Hoşgörülü olursanız seversiniz. Sevilirsiniz. Karar verirseniz ve de bu yolda çalışırsanız her şeye ulaşırsınız !”
Hoşgörü ustası Hz. Mevlana, gibi Yunus Emre, Bektaş Veli, Karaca Sultan da insanları hoşgörüye davet etmişler ve yaşadıkları dönemde Anadolu’yu bir hoşgörü cennetine çevirmişlerdi. Ama bugün aynı Anadolu’da hoşgörü yerine daha çok hoşgörüsüzlük almış başını gidiyor.
Toplumda hoşgörüye dönüşün, hoşgörüyü davranışa dönüştürmenin yolu, hoşgörünün yayılması, insanın sevgiyi yaşamasına, kendisine saygı duymasına, kendisi ile barışık olmasına bağlıdır. Hoşgörünün bir hayat biçimine dönüştürülmesi gereklidir. Bunun için de, Hz. Mevlana ve diğer hoşgörü ustalarının peşinden daha fazla gitmek, onları daha fazla anlamaya çalışmak gereklidir.
Yazımızı hoşgörü ustalarının öğüdü ile bitirelim:
- “ Yıktığın varsa yapacaksın.
Ağlattığın varsa güldüreceksin.
Döktüğün varsa dolduracaksın.
Çıplakları giydirecek, açları doyuracak. Az halkı çok edeceksin.
Ve en önemlisi:
Eline, diline, beline sahip olacaksın !”
Hoşgörülü olacaksın.....

SEVGİYLE KALIN
-RÜYA-